Adaletin bu mu Türkiye?
Türkünün aslı her ne kadar Adaletin bu mu dünya? diyorsa da, biz meseleyi o kadar fazla büyütmeyelim. Türkiyenin adaleti şimdilik bize yetiyor. Bazı üst düzey yargı organlarının yetkilileri cüzdanla vicdan arasında sıkışıp kaldıklarını söylüyorlardı.
Bu da yetmiyor, değişik mahfillerden baskılar geliyor. Ne kadar sivil oldukları tartışmalı birtakım sivil toplum kuruluşları, işlerine gelmeyen davalarda ortalığı birbirine katıyor. 12 Eylülden sonra artık aklı başlarına gelmiştir belki, o yüzden provokasyonlara gelmezler diye düşündüğümüz gruplar, balıklama eylemlere atlıyorlar. Eylemler sayesinde yumurta piyasası canlanıyor. Biraz daha ileri götürseler, yumurta yerine tavuk atacaklar...
Bir mahkeme önünde yapılan gösterilerden rahatsız olanlar, öbür mahkeme önünde boy gösteriyorlar. Bir yandan AB yetkililerinin açıklamaları gocunduruyor. Bakıyorsunuz ertesi gün, gazete manşetlerinden Haydi bakalım bu davaya da destek verin! türü haberler yayınlanıyor.
Bütün bunlar bir yana, çete kurmaktan, adam öldürtmekten yargılanan Alaattin Çakıcı gibi bir adam bile, mahkemeye çıktığında kamuoyu desteği bekliyor.
Abdurrahim Karakoçun bir şiirinde belirttiği gibi Bu dava bana dedemden kaldı hakim beğ! dedirtecek olaylar var. Öbür yanda da jet hızıyla biten bazı davalar.
Hep işin davacılar tarafına bakıyoruz da, bir de dönüp davaya bakanlara, cüzdanla vicdan arasına sıkışanlara bakmak gerekiyor. Kamuoyu baskısı dışında bir de altında kaldıkları yığınla tozlu dosyalar var. Biriken dosyalara depolar bile kafi gelmiyor. Çalıştığı binaların ne kadar sağlıklı olduğu şüpheli.
Yine de her adli yıl başlangıcında, büyük yargıçlar bunları dile getirmez. Bir yerlere göndermeler yapar, siyasetçilerle polemiğe girerdi. Tıpkı diğer büyük kuruluşların yaptığı gibi.
***
Kimlik konusuna Mernis girmeliydi
Alt kimlik üst kimlik tartışmaları sürerken, gazetecilerin kimlikleri değişti. Muhtemelen taklitler oluyordu. Bu defa taklit edilmesin diye hologram kullanılmış. Günlük hayatta kullandığımız ve bazılarının kafa kağıdı veya nüfus cüzdanı ya da hüviyet dediği kimliklerini kaybedenlerden kim bilir ne sıkıntı çekenler oldu?
Bence bu konuyla ilgili asıl yapılması gereken şey, tevhid-i tedrisat gibi bir tevhid-i kimlik yapmak. Bir kişinin vatandaşlık numarası farklı, vergi numarası farklı, sigorta sicil numarası farklı. Adı her ne kadar merinosa benzese de, yıllar önce başlayan bir mernis projesi vardı. Kim bilir şimdi ne alemdedir. Kimlik tartışmasına asıl onların katkısı olmalıydı.
***
Adamlar gitti, atlar kaldı
Devlet, Uzanların mallarını sata sata bitiremiyor. Hesap etmeye makinelerin ekranı bile yetmiyor. Katları, yatları satıldı; sıra geldi atlarına. Aslında atları da gitti de, elde kalan son İngiliz atı 500 YTLye satılmayı bekliyormuş. Yalnız bu atın kime satılsa daha uygun olacağı konuşuluyor: Telsimi İngilizler aldığına göre, atı da İngilizler alır! diyenler var. Buna karşılık, Arapların cömertliği İngilizleri gaza getirdi. Gelin bu İngiliz atını da Araplara verelim! diye görüş belirtenler oluyor. Arap atı olsa, o da İngilizlere satılırdı. Her neyse, atlar, katlar ve yatlar bitti, borçlar bitmedi. İmparatorluk gibi zengin ve büyük bir aile dağıldı gitti. Hak yerini buldu da diyebilirsiniz, yazık oldu da...
25 Aralık 2005
HASAN SUTAY
Bu da yetmiyor, değişik mahfillerden baskılar geliyor. Ne kadar sivil oldukları tartışmalı birtakım sivil toplum kuruluşları, işlerine gelmeyen davalarda ortalığı birbirine katıyor. 12 Eylülden sonra artık aklı başlarına gelmiştir belki, o yüzden provokasyonlara gelmezler diye düşündüğümüz gruplar, balıklama eylemlere atlıyorlar. Eylemler sayesinde yumurta piyasası canlanıyor. Biraz daha ileri götürseler, yumurta yerine tavuk atacaklar...
Bir mahkeme önünde yapılan gösterilerden rahatsız olanlar, öbür mahkeme önünde boy gösteriyorlar. Bir yandan AB yetkililerinin açıklamaları gocunduruyor. Bakıyorsunuz ertesi gün, gazete manşetlerinden Haydi bakalım bu davaya da destek verin! türü haberler yayınlanıyor.
Bütün bunlar bir yana, çete kurmaktan, adam öldürtmekten yargılanan Alaattin Çakıcı gibi bir adam bile, mahkemeye çıktığında kamuoyu desteği bekliyor.
Abdurrahim Karakoçun bir şiirinde belirttiği gibi Bu dava bana dedemden kaldı hakim beğ! dedirtecek olaylar var. Öbür yanda da jet hızıyla biten bazı davalar.
Hep işin davacılar tarafına bakıyoruz da, bir de dönüp davaya bakanlara, cüzdanla vicdan arasına sıkışanlara bakmak gerekiyor. Kamuoyu baskısı dışında bir de altında kaldıkları yığınla tozlu dosyalar var. Biriken dosyalara depolar bile kafi gelmiyor. Çalıştığı binaların ne kadar sağlıklı olduğu şüpheli.
Yine de her adli yıl başlangıcında, büyük yargıçlar bunları dile getirmez. Bir yerlere göndermeler yapar, siyasetçilerle polemiğe girerdi. Tıpkı diğer büyük kuruluşların yaptığı gibi.
***
Kimlik konusuna Mernis girmeliydi
Alt kimlik üst kimlik tartışmaları sürerken, gazetecilerin kimlikleri değişti. Muhtemelen taklitler oluyordu. Bu defa taklit edilmesin diye hologram kullanılmış. Günlük hayatta kullandığımız ve bazılarının kafa kağıdı veya nüfus cüzdanı ya da hüviyet dediği kimliklerini kaybedenlerden kim bilir ne sıkıntı çekenler oldu?
Bence bu konuyla ilgili asıl yapılması gereken şey, tevhid-i tedrisat gibi bir tevhid-i kimlik yapmak. Bir kişinin vatandaşlık numarası farklı, vergi numarası farklı, sigorta sicil numarası farklı. Adı her ne kadar merinosa benzese de, yıllar önce başlayan bir mernis projesi vardı. Kim bilir şimdi ne alemdedir. Kimlik tartışmasına asıl onların katkısı olmalıydı.
***
Adamlar gitti, atlar kaldı
Devlet, Uzanların mallarını sata sata bitiremiyor. Hesap etmeye makinelerin ekranı bile yetmiyor. Katları, yatları satıldı; sıra geldi atlarına. Aslında atları da gitti de, elde kalan son İngiliz atı 500 YTLye satılmayı bekliyormuş. Yalnız bu atın kime satılsa daha uygun olacağı konuşuluyor: Telsimi İngilizler aldığına göre, atı da İngilizler alır! diyenler var. Buna karşılık, Arapların cömertliği İngilizleri gaza getirdi. Gelin bu İngiliz atını da Araplara verelim! diye görüş belirtenler oluyor. Arap atı olsa, o da İngilizlere satılırdı. Her neyse, atlar, katlar ve yatlar bitti, borçlar bitmedi. İmparatorluk gibi zengin ve büyük bir aile dağıldı gitti. Hak yerini buldu da diyebilirsiniz, yazık oldu da...
25 Aralık 2005
HASAN SUTAY
Konular
- Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarıldı
- Mernis projesi aralıkta hayata geçirilecek
- Vatandaş nüfus kaydını 20 saniyede alacak
- MERNİS ile tüm nüfus hizmetleri bilgisayar ortamına aktarıldı
- MERNİS Projesi neleri kapsıyor?
- 5 milyon liralık faks ücretinin adı on-line ücreti oldu
- Yerel seçime hazırlanan YSK hükümetten 35 trilyon istedi
- K.Maraş’ta 7 ayda 8 bin çocuğa nüfus cüzdanı verildi
- Türkiye’nin soyağacı çıktı, Osmanlı zamanındaki akrabalar öğrenilebilecek
- Delil için Nüfus İdaresi de bayramda çalışmış
- MERNİS'te numaralar karıştı
- Mernis projesi nüfus dairesine kolaylık getirdi
- Adaletin bu mu Türkiye?
- Kimliğini getir pasaportunu al
- Özürlülerin hayatını MERNİS kolaylaştıracak
- Seçimde parmak boyama tarihe karışıyor
- Başbakan Erdoğan'dan Mernis genelgesi
- YSK seçime hazırlanıyor
- Kimlik numarası eksik olan işlem yapamayacak
- Valilik uyardı: Anket ve tanıtım sahtecilerine dikkat
- e-devlet, sosyal güvenlikte 2 milyar dolar tasarruf sağladı
- Nüfus sayımı çok yakında tarihe karışacak
- Mükerrer sayım ortadan kalktı rakamlara daha çok güveniyoruz
- Eviniz sizden habersiz satılmış olabilir!
- Etimesgut'ta resmi işlemlerde kimlik fotokopisi istenmeyecek
- YSK, kayıp 3 milyon seçmeni arıyor
- Akıllı Kart'a üst düzey güvenlik önlemi
- Nüfus cüzdanları yerini akıllı kartlara bırakacak
- Seçmen listeleri 5 Ocakta askıya çıkarılacak
- Kimlik çıkarmak için nüfus müdürlüğüne gittiğinde 8 yıldır yaşamadığını öğrendi